ABD’nin önde gelen bankalarından Goldman Sachs’ın dün müşterilerine gönderdiği “Türkiye oyuna geri döndü” başlıklı raporu, tartışmaları da beraberinde getirdi.
“Geleneksel olmayan (ortodoks olmayan) politikaların uygulandığı, dengesizliklerin arttığı ve yatırımcı ilgisinin azaldığı uzun bir dönemin ardından Türkiye’nin faizde normalleşmeye doğru hızlı adımlar attığına” işaret edilen raporda, TL’nin ‘carry trade’ (faiz arbitrajı) için yeniden cazip hale gelmekte olduğu yazıldı.
Rapor, hükümete yakın medya kuruluşlarında da geniş yankı buldu ve Türkiye ekonomisine dair yabancılardan gelen “olumlu” bir işaret olarak aktarıldı.
Ekonomistler ise “carry trade” ile gelebilecek sıcak paranın risklerine işaret ediyor.
Profesörler Hakan Kara, Cem Başlevent ve Hayri Kozanoğlu, raporu ve söz konusu riskleri sozcu.com.tr’ye değerlendirdi.
‘GİRİŞTE ISITIYOR AMA ÇIKARKEN YAKABİLİYOR’
‘Carry trade’ ile kastedilenin daha çok yerleşiklerin yabancılarla yaptığı swaplar olduğuna işaret eden Kara, “Carry trade, daha genel anlamda da dövizini TL’ye çevirip TL varlıklara yatırdığında çıkarken döviz cinsinden yüksek getiri elde edebilmekle ilgili bir kavram, aynı zamanda bir nevi ‘sıcak para’ anlamına geliyor” dedi.
Merkez Bankası’nın (TCMB) uzun yıllar baş ekonomistliğini yapmış olan Kara, “Bu tür sermaye akımları girişte ısıtıyor ama büyüdükçe bir noktadan sonra da çıkarken yakabiliyor” uyarısında bulundu ve “mevcut ekonomi yönetiminin geçmişteki tecrübeler ışığında yüksek miktarlı carry trade hedeflediğini sanmadığını” dile getirdi.
Öte yandan, gerek KKM’lerin sorunsuz çözülebilmesi gerekse TCMB’nin rezerv biriktirebilmesi için yabancı girişinin bir miktar hızlanması gerektiğini belirten Prof. Kara, “Ayrıca döviz piyasasının derinleşmesi için swap piyasasının tekrar aktif hale gelmesi faydalı olacaktır. Bu nedenle her ne kadar fazlasına sıcak bakılmasa da bir miktar sıcak para girişine müsamaha edilebilir” değerlendirmesinde bulundu.
Kara, “Burada önemli olan tutarlı politikaların devamıyla TL’ye olan güvenin geri gelmesi. Bu gerçekleştirilebilirse zaten yerleşiklerin yabancı paradan TL’ye geçmesi ile TCMB net rezervleri iyileşecek ve döviz kuru üzerindeki baskı azalacaktır. Bu anlamda, mevcut konjonktürde öncelikle yerlilerin güveninin kazanılması daha önemli gibi görünüyor” dedi.
‘İLKESİZ BİR YAKLAŞIM’
Goldman Sachs raporunda yer alan yorumun, şu an için bir tahminden ibaret olduğuna, henüz gerçekleşmiş bir durum olmadığına dikkat çeken Prof. Başlevent de “Dolayısıyla, ekonomi yönetimine yabancı yatırımcılara yüksek faiz – sabit kur ortamında ‘carry trade’ ile kolay para kazanma imkanını sağladığı için eleştiri yönetmek için henüz erken” dedi ve şöyle devam etti:
“Ancak, iktidara yakın çevrelerde Türkiye’nin güçlü lira ile oyuna dönüyor olmasının olumlu bir durum gibi yansıtılması dikkat çekici. Zira aynı çevreler yakın zamana kadar rekabetçi kurun ve düşük faizin nimetlerinden dem vurmaktaydılar. Uluslararası finans baronlarının oyunlarını bozan, ithalat cenneti olmaktan çıkan bir Türkiye söylemine yer veriliyordu medyada. Şimdi tekrar eski sisteme dahil olma olasılığının sevinçle karşılanması çok ilkesiz bir yaklaşım.”
‘KÜRESEL ORTAM UYGUN DEĞİL’
‘Carry trade’in göreceli faizi düşük bir para biriminden borçlanarak daha yüksek getirili başka bir para birimine yatırım yapma, uygun zamanda da bu ülkeyi terk ederek para kazanma işlemi olduğuna işaret eden Prof. Kozanoğlu, şu an küresel ortamın buna uygun olmadığını belirterek şu değerlendirmede bulundu:
“Daha 2 yıl öncesinde dolar faizi yüzde 0,25’ti.Yani bu oranın biraz üzerinde bir faizle borçlanıp yatırım yaparak yüzde 3-4 kazanmak tatmin edici bir kazanç sayılabilirdi. Şimdi ise dolar faizi yüzde 5,5. Giriş yapılacak ülkede en az yüzde 10 üzeri bir dolar getirisi sağlamalısınız ki yatırım yapın. Nitekim Merkez Bankası, PPK toplantı özetinde, yılın ilk 7 ayında gelişmekte olan ülke hisse senedi piyasalarına 63,2 milyar dolar, borç senedi
piyasalarına 1,1 milyar dolar olmak üzere sadece 64,3 milyar dolarlık fon girişi olduğunu söylüyor. Özetle uygun bir küresel yatırım ortamı yok”.
İkinci faktör olarak TL’deki oynaklığın ‘carry trade’ için olumsuz olduğuna işaret eden Kozanoğlu “Carry trade için paranızın kur oynaklığının düşük olması istenir. Her ne kadar döviz kurları 28 Mayıs seçimi sonrası dönem kadar dalgalı değilse de henüz istikrar kazanmış değil” dedi.
‘KURU SIÇRATARAK ÜLKEYİ TERK EDER’
Üçüncü olarak, bankaların menkul tutma zorunluluğu devam ettiği için devlet iç borçlanma senetlerinin (DİBS) faiz getirilerinin suni biçimde düşük olduğuna dikkat çeken Kozanoğlu, “Örneğin 2 yıllık tahvil getirisi yüzde 24. Bu da cazip bir oran değil. Bu nedenle yabancıların DİBS portföyü,1,1 milyar dolar gibi çok düşük bir düzeyde” yorumunu paylaştı.
Dördüncü olarak da ‘carry trade’in vur kaç amaçlı ve kısa sürede kâr elde edip çıkmaya eğilimli bir para olduğu uyarısında bulunan Kozanoğlu, “En küçük bir istikrarsızlık kokusu aldığında kapıya hücum eder, kuru sıçratarak ülkeyi terk eder. O nedenle arzulanan bir finansman biçimi değildir” uyarısını paylaştı.
“Son tahlilde carry trade için ne objektif koşullar olgunlaştı ne de gelmesi heyecanla istenir” diyen Kozanoğlu, “Seçim öncesine göre daha elverişli bir ortam nedeniyle sınırlı fon akımları gerçekleşebilir ancak bunlar makro dengeleri, olumlu veya olumsuz etkileyecek noktaya ulaşmaz” öngörüsünde bulundu.